Sağlık

'Mikrobiyotasını tanıyan sağlığını da korur''

''Mikrobiyotanın tanınmasına aksan eden Diyetisyen Pınar Demirkaya, ''Bedenin iç ekosistemi namına tabir edebileceğimiz mikrobiyota, sağlığımız ve hastalıklarımızın nedeni namına ilgi çekiyor. İkinci bellek namına tabir edilen bumbar mikrobiyotası sağlam aşırı hastalığ

'Mikrobiyotasını tanıyan sağlığını da korur''
23-11-2022 18:06
Herkesin mikrobiyotası kendine özeldir. ''Mikrobiyotasını tanıyan ve koruyan, sağlığını da korur'' diyen Diyetisyen Pınar Demirkaya, hormon dengesinden hab problemlerine, depresyondan inflomasyon denilen yangıya derece katı baş döndürücü hastalığa döşeme hazırlayan gayrisıhhi mikrobiyotanın akıllıca tagaddi ile düzeltilebileceğini söyledi.

Diyetisyen Demirkaya, ''Bedenin iç ekosistemi yerine tabir edebileceğimiz mikrobiyota, sağlığımız ve hastalıklarımızın nedeni yerine uyanıklık çekiyor. İkinci bellek yerine tabir edilen bumbar mikrobiyotası katı baş döndürücü hastalığın nedeni yerine gösteriliyor. Bağırsak mikrobiyotasının sağlığına yapacağımız dayanaklık etmek umumi cisim sağlığını müzaheret etmek anlamına gelir'' dedi.

“Mikrobiyota sağlığa göz açımızı değiştirdi”

“Mikrobiyota sağlığa göz açımızı değiştirdi” diyen Diyetisyen Demirkaya, “Mikrobiyota, sayısı insanoğlu hücrelerinin 10 katından hâlâ ortak tomar bulunan nafi ve dokuncalı bakterilerden oluşan baş döndürücü iri ve her insanın kendine hususi bulunan ortak aktif grubu yerine tanımlanabilir. Bağırsaklarımızda dinç baş döndürücü türlü nafi ve dokuncalı bakteriler, yediklerimizle beslenirler. Dolayısıyla yediklerimiz bumbar sağlığımızı ve mikrobiyotayı yakından ilgilendirir. Mikrobiyotanın keşfi, özellikle obezite, Tip 2 şeker hastalığı hastalığı denli beslenmeden meydana gelen afiyet sorunlarının çözümünde değişik göz açıları geliştirmemize de kez açtı” halinde konuştu.

“Mikrobiyotası gergin bulunan bahtiyar olamıyor”

Mikrobiyotanın devlet ile ilişkisini değerlendiren Diyetisyen Demirkaya, “Kötü bakterilerin çoğunlukta bulunduğu ortak bumbar mikrobiyotası, cır cır ve büzülme denli sorunlarla kendini hissettirir. Buna ilişkin yerine da bünyenin vitamin değerlerinde zayiat ortaya çıkar, muafiyet düşer. Hormonal bina ve hepsi ifrazat bağırsağın tasalı ortamından negatif etkilenirler ve evvel denyo sağlığımız bozulmaya başlar. Mutluluğumuzdan mesul serotonin hormonunun yüzdelik 95'i bağırsaklardan, yüzdelik 5'i beyinden salgılanıyor. Alerjiler, kilogram arama problemler, yiyecek bozuklukları- hissî yeme, besin bağımlılığı, Obezite, Tip 2diyabet, egzama, gül hastalığı, kurdeşen denli ten hastalıkları, süreğen yorgunluk, otoimmün hastalıklar, nörolojik hastalıklar, bumbar hastalıkları, çocuklarda otizm, yetişkinlerde depresyon, fibromiyalji, korku bozukluğu mikrobiyotanın güzel çalışmadığı senelerde çıkan hastalıklardan elden bazılarıdır” diyerek konuştu.

“Herkesin mikrobiyotası kendine özel”

Herkesin mikrobiyotasının değişik olduğuna aksan fail Diyetisyen Demirkaya, “Mikrobiyota inç izi denli insana özeldir ve ana karnında oluşmaya başlar. Doğum kanalından geçe bebek, anneden nafi bakteriler alır. Anne sütü ile başlamış bulunan beslen döneminden itibaren 5-7 yaşına kadarki süreçte, insanoğlu mikrobiyotası iri seviyede oluşuk olur. Bu sebeple alışılagelen mevlit ve ana sütü, mıhlı ortak mikrobiyotaya eş peyda etmek açısından epey önemlidir.
Şehir hayatı, iklim kirliliği, aktif suya erişiminin olmaması denli nice çevresel koşul, mikrobiyotanın bozulmasına sebep olur. Gene de iri hisse tagaddi alışkanlıklarına aittir. Şeker bağımlılığı, nişasta ve karbonhidrat bağımlılığı, fastfood beslenme, rejim mahsulat tüketmek, tatlandırıcı kullanmak, sınai yağlar ve margarinler kullanmak, GDO içeren besinler bezdirmek mikrobiyotanın en iri düşmanıdır” ifadelerini kullandı.

Mikrobiyota diyeti

Mikrobiyota diyetini Diyetisyen Demirkaya şu biçimde özetledi: “Mikrobiyota diyeti, bağırsaktaki dokuncalı bakterilerin nafi bakterilere dominant gelmesini hedefleyen her insana hususi yerine planlanan ortak diyettir. Özellikle kilogram ita sürecinde bumbar florasını tashih etmek ve yiyecek alışkanlıklarını dönmek üzere uyguladığımız ortak çeşit eleme rejimi halinde tabir edilebilir.

Yapılacak testlerle ısın sınırlaması olmaksızın, insana hususi ortak eleme rejimi başlanmaktadır. Bağırsak florası düzeldikçe, puanı az besin grupları yahut hâlâ evvel elenmiş edilen besinler, küçük ufak rejime engelleme edilmeye başlanır. Tıpkı ek gıdaya güzeşte ortak çocuk gibi, cisim hepsi gıdalarla biricik hiç ve baştan tanıştırılır.
Mikrobiyota rejimi ile ilişik baş döndürücü yazılıp çiziliyor. Bu mevzuda en asliye bilim bunun ağız ağıza ferdî ortak kodifikasyon olduğudur. mesela enginar denli baş döndürücü nafi ortak besindir fakat sizin düşüncesince o derece da nafi olmayabilir veya bademe alerjiniz bulunmaktadır zorla ortak ötekisi düşüncesince badem en nafi gıdalardan biridir.

Prebiyotik doğrusu probiyotikleri besleyici ve çoğalmalarını sağlayıcı elma, çilek, sarımsak, soğan, enginar, domates, kuşkonmaz denli gıdalar beslenmeye eklenir. Zeytin, Zeytinyağı ve avokado denli mıhlı yağlar ev inşası dürme turşusu ve benzeşim varlıklı probiyotik kaynakları, mikrobiyota rejiminin eğer olmazsa olmazlarıdır.”

Mikrobiyota rejimi ile vücutta neler değişir?

Diyetisyen Demirkaya, laflarını şu biçimde tamamladı: “Bağırsak florasının dengeye kavuşunca, kilogram almaya sebep bulunan şeker hastalığı ve karbonhidrat denli besinlere bağımlılık azalır veya ağız ağıza ortadan kalkar. Bu da ülküsel kiloya kavuşulmasını sağlar. Besinler en güzel biçimde sindirilince, cisim gıdalardan azami yarar sağlar. Mikrobiyota bozulunca ortaya çıkan otoimmün hastalıklar, dünkü düzenle ortadan kalkar. Bağırsak dostu bakterilerin çoğunlukta bulunduğu ortak bumbar mikrobiyotası çelimli ortak muafiyet sistemine eş asistan olur. Mikrobiyota dengemizi kesme bir duruma getirebilmek düşüncesince kefaret uzmanı desteği kabul etmek önemlidir.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?